Şehir Efsaneleri

28 Şubat 2020 Cuma


NAGEHAN UĞURLU

DENİZLİ 

PAMUKKALE EFSANESİ 




 Oduncu güzelinin öyküsünü yüzlerce yıldır insanlar anlatırmış. Ben de geleneği bozmayayım. Çok çok eskiden Çökelez Dağı eteklerinde yaşayan, fakir oduncu bir aile varmış. Bu ailenin kızı, o kadar çirkinmiş ki erkek çocuk anneleri onu görünce yollarını değiştiriyormuş. Fakirliği,genç kızın umurunda bile değilmiş ama çirkinliği canına tak etmiş. Çökelez Dağının eteklerinden kendini boşluğa bırakmış. 
Su ve tortu dolu havuza hızla düşmüş.Burada uzun süre suların içinde baygın kalmış. O esnada bu su o çirkin kızı güzelliğe boğmuş.Oradan geçmekte olan Denizli Beyinin oğlu, kanlar içinde güzel kızı görmüş. Atına oduncu kızı alıp evine götürmüş. Kız iyileşmiş ve evlenmişler. O günden sonra kadınlar güzelleşmek için bu ılıcaları ziyaret etmeye başlamış. O gün bu gündür güzelleşmek isteyen tüm kadınlar bu suyun içine atarlar kendilerini. 

Er ile Cis Efsanesi (Erciyes’in Adı)
Ercişler Kabilesiyle beyleri burda yaşardı. Bey’in güzel kızı Cis’in namı dillere destandı. Bir yiğit yöreye gelmiş, Cis’i görüp beğenmişti. Cis’de bu yiğidi görmüş, can evinden vurulmuştu. Yiğit Cis’i babasından istemeye karar verdi. Ulu Alplere giderek Cis’i, beyden istetmişti. Bey, yiğidi şöyle süzmüş önüne bir şart koşmuştu. “Karşı dağın tepesinde alev kusan bir ejder var. O ejderi öldürüp gel! Kızım Cis’de senin olsun”
Yiğit bunun üzerine Cis’in yanına giderek ona gelinliği vermiş. “Sen hazır ol ben ejderi kesip geleceğim” demiş. Cis, onun önüne geçip, vaz geçmesini istemiş. “Ordular baş edememiş sen nasıl edersin?” demiş. “Dağ çok sapa, Ejder büyük gel bu işten vaz geç “demiş. Yiğit, verdiği söz ile sevdasından vaz geçmemiş. “Yol sapa, ejder büyükse sevdam daha büyük” demiş. “Ejder beni öldürürse bir kere yanar, ölürüm. Yoldan dönmek, sensiz kalmak; bana binlerce kez ölüm.” Diyerek Cis’e aldığı beyaz gelinliği vermiş. “Kısmetse döner gelirim giy bu gelinliği” demiş.
Yiğit, silahlar kuşanıp dağ başına revan olmuş. Cis ise peşinden gdip, yoldan çevirmek istemiş. Yiğit, yolundan dönmeyip ejderin yanına varmış. Ejder, alevler püskürtüp Yiğit’i yakmak istemiş. Alevler Cis’i sarınca Yiğit üstüne kapanıp onu korumak istemiş. İkisi birden tutuşup yanıp yakılıp kül olmuş. Cis’in beyaz gelinliği dağın başına yayılmış. Erciyes o günden sonra beyaz ve dumanlı kalmış.

17 Şubat 2020 Pazartesi

Kütahya Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi - ILICAKSU SARIKIZ EFSANESİ



KÜTAHYA- ILICAKSU SARIKIZ EFSANESİ

Kütahya’nın Domaniç İlçesinde bulunan Ilıcaksu Sarıkız efsanesine ev sahipliği yapıyor. Ayrıca burada bulunan 800 yıllık çınar ağacı ve yapısı gereği çürüyen kavak ağacı burada 300 yıldır yaşama tutunuyor. Ayrıca burada çıkan kaynağın cilt ve deri hastalıklarına iyi geldiği söylenmektedir. Her mevsim sıcaklığı 18 derecelerde olan kaynak suyu bölgeye ayrı bir güzellik katmaktadır. Sarıkız suyunun bulunduğu alan mesire yeri ve alabalık üretim tesisleri ile misafirlerini ağırlamaktadır.
Beş erkek kardeşin bacısı olan Sarı Kız güzelliği ile çevrede dillere destandır. Sarı Kız’ın yüz güzelliği, endamı yanında iyilikseverliği de herkeste hayranlık uyarmaktadır. Delikanlılar onunla evlenmek için can atmaktadır. Ama Sarı Kız’ın evlenmek gibi bir düşüncesi yoktur. O’nun bu düşüncesi yanlış yorumlanarak dedikodu yapmaya sebep olur. Ancak beş civanmert delikanlı, kız kardeşleri hakkında ileri geri konuşulmasına dayanamazlar. Çevreden kulaklarını doldururcasına; – şunlara bakın bir de adam gibi geziyorlar, diye söylenirler. Sarı Kız’ın kötülüğünü gören yoktur. Evlenmemesi ve ara sıra ortadan kaybolması dedikoducu insanların konuşmalarına sebep olmaktadır. Güzeller güzeli Sarı Kız en çok ağabeylerinin, anne ve babasının üzülmesine dayanamamaktadır. Aile meclisi toplanır. Ağabeyleri, ruhunun da yüzü gibi temiz ve güzel olduğuna inandıkları Sarı Kız’ı Domaniç Ilıcaksu’daki hocaya göndermeye karar verirler. Böylece dedi kodu belli bir müddet sonra bitince bacılarını geri getireceklerdir. Sarı saçlı, gül endamlı Sarı Kız, gecenin en karanlık vaktinde ağabeyleri tarafından yola çıkarılır. Ağabeyleri doğruluğuna ve dürüstlüğüne inandıkları hocaya bacılarını emanet ederler. Sarı Kız, bilmediği bir çevrede, tahmin edemeyeceği geleceğine teslim edilmiştir. Saatler gün, günler ay olur. Sarı kızın emanet edildiği aile Sarı Kız’ın bazı davranışlarına anlam veremez. Hele ki aradıklarında onu bulamayınca, akıllarından yüzlerce yorum geçer. Sonunda Hoca ve eşi, dedikodu yapılacağından korkarak Sarı Kız’ın ağabeylerine Ilıcaksu’ya çok acele gelmeleri için haber gönderirler. Hoca ve eşi Sarı Kız’ın ara sıra kaybolduğunu belirterek “Bacınızı alıp götürün derler. Ağabeyleri alelacele Sarı Kız’ın odasına girerler. Sarı Kız, kırk kız ile beraber huşu içinde namaz kılmaktadırlar. Sarı Kız ile beraber kırk kız sırlarının ortaya çıkmasının telaşı ile dışarı fırlarlar. Şimdiki suyun başında bulunan kayanın içine girerek kaybolurlar. Tam bu sırada kayanın dibinden su çıkmaya başlar. Kısa sürede su Ilıcaksu derelerini doldurur. Suyun içinden her an çıkan su kabarcıkları Sarı Kız ile kırk Kız’ın soluklarıdır.